31 Ocak 2010 Pazar

IPADDDDDD GELLIIYII



28 Ocak 2010 Perşembe

Yapımcıdan katile dans yarışması teklifi

Gazeteci Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca'ya hapisten çıktıktan sonra pop yıldızı muamelesi yapılması eleştiri konusu olurken Milliyet'ten Ali Eyüboğlu'nun 'Ağca'ya dans yarısması' teklifi haberi tv dünyasının reyting için neleri yapabilecek bir hale geldiğini bir kez daha gözler önüne serdi

Reyting uğruna yapılanlar yetmedi. Televizyon, gözünü bir katile dikti. MEDYapım'ın sahibi Fatih Aksoy, Abdi İpekçi'yi katleden ve on gün önce hapisten çıkan Mehmet Ali Ağca'ya dans yarışmasında iş teklif etti. Kimse bu işe dur demeyecek mi?

-Medyapım, yakında bir dans yarışmasına başlayacakmış. Yarışmada jüri üyeliği yapması için Mehmet Ali Ağca'ya teklif götürmüş ve 500 bin dolar önermiş. Çıkan haber bu.
- İnanamadım, hemen Fatih Aksoy'u aradım. "Toplantıdayım, çıkınca seni ararım" dedi.
- Aradan beş-altı saat geçti, Aksoy'dan yanıt gelmedi.
- Gece yarısı yeniden aradım. Aksoy, haberin doğru olmadığını söyledi ama sonraki cümlesi işin vehametini ortaya koydu, "Adam cinayet işledi, 30 yıl yattı. Bir 30 yıl daha mı yatıracağız?" dedi.
- Bu kadar da değil! Aksoy, "Böyle bir teklifin neresinde sorun var, anlamadım. Ağca'ya dans yarışmasında jüri üyeliği ve bunun karşılığında 500 bin dolar teklif etmedim. Ağca'nın adı şirkette yarışmacı olarak geçti. Yapacağımız dans yarışmasında yer almasında bir mahsur görmüyorum" dedi.

Her dayakçı müdürün gönlünde böyle veliler yatar!

Kayseri Develi'de öğrencilere sıra dayağı atarken görüntülenen müdüre öğrenci velilerinden destek geldi: Müdürümüzü görevden almayın.
Ahmet Oğuz GÜNDÜZ


KAYSERİ’nin Develi İlçesi’ndeki Necmiye Mustafa Maşlak Sağlık Meslek Lisesi Müdürü C.A.’nın, öğrencilere sıra dayağı çektiği iddialarıyla ilgili 2 müfettiş soruşturmasını sürdürürken, velilerden müdüre destek geldi. Okul Aile Birliği Başkanı Mehmet Kolay, öğrencilerin canının acımadığını düşündüklerini, müdür C.A.’nın doğru olanı yaptığını söyledi. Öte yandan, okul faksından velilere, müdüre destek verilmesi istenen matbu dilekçe örneği fakslandığı öne sürüldü.
Milli Eğitim Müdürlüğü önünde toplanan yaklaşık 20 veli, çocuklarına sıra dayağı çeken Sağlık Meslek Lisesi Müdürü C.A.’ya destek verdi. Okul müdürü C.A.’nın görevden alınmaması için imza kampanyası düzenleyen veliler, görüntülerin 1 yıl önce çekildiğini iddia etti. Okul Aile Birliği Başkanı Mehmet Kolay, Müdür C.A.’nın dürüst ve çalışkan bir yönetici olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Eğitim ve öğretim mensubuna yönelik, olayla ilgisi olduğu söylenen video çekimindeki görüntülerle varılmak istenen amaç, başarılı bir okul müdürüne düzenlenmiş komplodan başka bir şey değildir. Ulusal ve yerel basın kuruluşları sanki gizli çekim yapılmış gibi ve 22 Ocak 2010 günü karne verilmeden önce çekilmiş gibi göstermektedir. Okul müdürünün linç edilmesine çanak tutulmuştur. Ufak tefek görüntülerle olay sanki büyük bir olaymış gibi yansıtıldı. Sopa denilen şey bir cetvel ve aman aman da bir şey değil. Öğrencilerin de canının acımadığını, Müdür C.A.’nın doğru yaptığını düşünüyoruz.”
Öğrenci velisi Ali Yüceler de, “Görüntülerin çekildiğini biz biliyorduk. Hepimizin bilgisayarında zaten vardı. Müdür beyden biz gayet memnunuz, onun gibi bir müdürü bir daha bulamayız. Bunun için müdürümüzün alınmaması için 500 imza topladık” diye konuştu.
Bu sırada bazı velilerin, ‘Müdür, döver de sever de” diye konuşması dikkat çekti. Basın açıklaması sonunda toplanan imzalar Milli Eğitim Müdürü Erdoğan Ayata’ya verildi.


VELİLERE OKUL FAKSINDAN DİLEKÇE ÖRNEĞİ

Öte yandan okul faksından velilere, müdüre destek verilmesi istenen dilekçe örneği fakslandığı öne sürüldü. Necmiye Mustafa Maşlak Sağlık Meslek lisesi logosuyla, 622 02 07 numaralı telefondan velilere çekilen, matbu dilekçede şu ifadeler yer aldı:
“İlgili makama. Develi Necmiye Mustafa Maşlak Lisesi öğrenci velileri olarak, her okulda olan ve geçmiş yıllarda çekilen basit görüntüler bahane edilerek, meslek onurunu koruyan, görevini hakkıyla, sonuna kadar yerine getiren okul müdürümüze yapılan bu haksız ve vicdansız linç girişimini kınıyoruz. Adı soyadı ve imzası” (dha)

13 Ocak 2010 Çarşamba

Kürtçe şarkı istedi diye 15 kurşun yedi

13/01/2010 10:29

Ankara'da bir barda Kürtçe şarkı söylediği için özel harekat polisinin açtığı kurşun sonucu öldürüldüğü iddia edilen Emrah Gezer'in ailesi “Niçin bu hale geldik” diye sordu.

ANKARA - Diyarbakır nüfusuna kayıtlı 29 yaşındaki Emrah Gezer 27 Aralık gecesi arkadaşının doğumgününü kutlamak için bir bara gitti. İddiaya göre, Kürtçe şarkı söyleyen Gezer'e o sırada barda bulunan bir özel harekat polisi müdahale etti.
Ntvmsnbc'nin haberine göre bar dışına taşınan kavgada, özel harekat polisinin bir taksinin içerisinden Emrah Gezer'e 15 el ateş ettiği belirtildi. Olay sırasında Gezer'in ağabeyi de yanındaydı.
Ramazan Gezer o anı, “Yan sokağa doğru koştum. Baktım ateş ediyor. Kaçtım. Silah sesleri bittikten sonra kardeşimin yere düşmüş olduğunu gördüm, hastaneye giderken yolda can verdi” diyerek anlattı.
Oğlunu öldüren polisin, uzun yıllar Güneydoğu'da görev yaptıktan sonra Ankara'ya geldiğini belirten baba Gezer yetkililere, “Belki onun da annesi babası vardır, oğlumuz niye bu katliamı yaptı diyebilirler. Ama bu polis memurunun Güneydoğu’dan geldikten sonra bir psikolojik tedavi görmesi gerekiyordu” diye seslendi.

Aileye, İzmir'de polisin 'dur' ihtarına uymadığı için polis tarafından vurulan Baran Tursun'un babası Mehmet Tursun da destek verdi.

Emrah Gezer'e ateş ederek ölümüne sebep olan özel harekat polisi tutuklanarak cezaevine kondu. (Ntvmsnbc)

9 Ocak 2010 Cumartesi

Edirne'de 'linç sever' grup yine mesaide

9/01/2010 04:08

Basın açıklaması yapmak için günlerdir TEM'de bekleyenlerden bir grup gizlice kente girdi. Tutuklu arkadaşlarının serbest bırakılması için ve ABD karşıtı açıklama yapan grup, başka bir grup tarafından linç edilmek istendi.




EDİRNE - Edirne'de günlerdir devam eden gerginlik şiddet olarak sokağa yansıdı. Basın açıklaması yapabilmek için Edirne'nin İstanbul yönünde TEM'de günlerdir bekleyen gruptan bazıları polis takibinden sıyrılarak kent merkezine girdi. Açıklama yapan bu grup, Edirne kent merkezinden bir başka grup müdahalesine uğrayınca 'Biz PKK'lı değiliz, Amerika'ya karşıyız' dedi. Ancak buna rağmen provokasyon sonucu linç edilmekten zor kurtuldular.
Edirne'de geçtiğimiz günlerde DHKP-C olduğu suçlaması ile tutuklanan 5 arkadaşlarının serbest bırakılması ve İncirlik Üssü'nün kapatılması için basın açıklaması yapmak isteyen grubun PKK sempatizanı olduğu dedikoduları ile başlayan olaylara bugün bir yenisi daha eklendi. Edirne'ye girişlerine izin verilmeyen ve 6 günden bu yana TEM otoyolunda bekleyen gruptan yaklaşık 15 kişi saat 14.00 sıralarında PTT Müdürlüğü önüne geldi. Ellerinde, 'Amerika defol bu vatan bizim, Amerika'ya hayır dedikleri için tutuklanan vatansever gençler serbest bırakılsın' yazan dövizleri açan grup basın açıklamasını okumaya başladı.


POLİS YOK


Eylemciler, açıklamayı duyup yanlarına tepki göstermek amacıyla gelen bir kişiye, 'Biz PKK'lı değiliz, bizi karıştırmayın' diyerek kendilerini savundu. Bu kişinin ikna olarak eylemcilerin yanından ayrılması üzerine basın açıklaması okumaya devam eden grubun yanına bir süre sonra bir başka grup gelerek saldırdı. Eylemciler, 'Yapmayın biz Amerika'ya karşıyız' diyerek kendilerini savunmak istedi. Ancak kalabalık grubun üstüne yürüyerek saldırıya devam etti ve eylemcileri yerlerde sürükledi. Kaçtıkları sırada yerlere düşenler uzun süre tekmelendi.



POLİS OLAYLAR SONRA GELDİ



Basın açıklamasının ilk başladığı dakikalarda olay yerinden tesadüfen geçen bir polis memuru saldırganları durdurmaya çalıştı, ancak başarılı olamadı. Eylemcilerin ellerinden attıkları pankartlar yakıldı. Kersanvaray'ın dışında bulunun bir işyerine giren basın açıklaması yapan gruptan bir kişi ise camlar kırılarak dışarı çıkarıldı.
Basın açıklaması yapanların sokak aralarına kaçarak izlerini kaybettirmesinden sonra Edirne Emniyet Müdürlüğü'nü bağlı çok sayıda polis ekibi gelerek saldırganları sakinleştirmeye çalıştı. Olaylara karışanların yakalanması için çalışmalar sürüyor. (dha)

4 Ocak 2010 Pazartesi

-Independent: ‘Türk lokumu tatlıdan ekşiye dönüşmüş’

Devletin '12 Eylül'e ait hafızası silinmiş!

Cumhuriyet tarihi boyunca vatandaşlardan Meclis'e gelen şikâyetleri dijital ortama aktarmak isteyen TBMM Dilekçe Komisyonu, 12 Eylül darbesi öncesine ait hiç bir dilekçeye ulaşamadı. 12 Eylül sonrasına ait dilekçelerle ilgili de sağlıklı bir arşiv çalışması yok.


TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı AKP’li Yahya Akman’ın verdiği bilgiye göre komisyon TBMM’nin kurulduğu 1920 yılından bu yana vatandaşların Meclis’e yaptıkları tüm başvuruları dijital ortama aktarmak istedi. Yapılan başvurular ve bunlara verilen cevapların envanteri çıkarılacaktı. Ancak çalışma sırasında 1980 öncesindeki başvuru metinlerinin ‘hiçbiri’ne ulaşamadı: “Önce ‘var da biz mi ulaşamıyoruz kuytu bir yerde mi’ dedik. Soruşturduk, o dönemin ilgilerine ulaştık, hepsi 12 Eylül döneminde bütün başvuruların imha edildiğini anlattılar. Görgü şahidi olanlar o dönem buranın başına bir subay olduğunu söylediler. Bir evrak bürosu gibi muamele görmüş.”
Akman, Türkiye’nin Cumhuriyet tarihi boyunca yaşadığı olaylar ve içinde bulunduğu durumları öğrenmek için en objektif belgelerin, vatandaşların TBMM’ye gönderdiği dilekçeler olduğunu hatırlattı: “Türkiye’nin Cumhuriyet tarihinden itibaren fotoğrafını çekmek isterseniz burası önemli bir yer. Çünkü Yasama Meclisi’nde olay böyle değil. Yasama Meclisi’nde gündemi milletvekili belirliyor. Ama komisyonun gündemini vatandaş belirliyor. Vatandaşın içinde bulunduğu durum neyse onu yansıtıyor. Adamın ne derdi var, onu görmek isterdik. Ama ulaşamadık.”
Dilekçelerin hangi gerekçeyle imha edildiğini bilmediğini vurgulayan Akman, “Sırf fazlalık diye, yer kaplıyor diye de imha edilmiş olabilir, ama kendi sadece kendi dönemini değil de öncesini de yok etmiş. Dilekçelerle ilgili sadece kayıt ve konu başlığı var. Konu başlıklarından da o dönemde nelerden şikâyet edildiğini az bir şey öğreniyorsun, ama içerik yok” dedi.
Akman, 12 Eylül sonrasına ait dilekçelerin saklanıp saklanmadığına ilişkin soruya ise, “Doğrusu son 20 yıl var, ondan öncesi pek yok. Ama 12 Eylül öncesi hiç yok. Askeri dönemle ilgili bir kayıt da yok” yanıtını verdi.
Akman, konu başlıklarının yer aldığı karar defterlerine baktıklarında Dersim olaylarıyla ilgili vatandaşlardan çok sayıda dilekçe geldiğini gördüklerini söyledi. O dönem gelen dilekçelerin konu başlıklarının ağırlıkla ‘göç ettirilme’ olduğunu vurguladı. (Radikal)

BDP'li Ayna aynı: PKK siyasete katılmalı

BDP'li Ayna aynı: PKK siyasete katılmalı


Emine Ayna açık konuştu; 'PKK siyasete katılmalı' dedi. Sözleri tartışmaları alevlendirecek. Son günlerin hedefteki ismi, eski DTP'li yeni BDP'li (Barış ve Demokrasi Partisi) Mardin Milletvekili Emine Ayna Akşam gazetesine konuştu.


Emine Ayna açık konuştu; 'PKK siyasete katılmalı' dedi. Sözleri tartışmaları alevlendirecek. Son günlerin hedefteki ismi, eski DTP'li yeni BDP'li (Barış ve Demokrasi Partisi) Mardin Milletvekili Emine Ayna Akşam gazetesine konuştu.

Emine Ayna ilk kez bu kadar açık olarak, 'PKK demokratik siyasete katılmalıdır' dedi. Ayna'nın, 'Kürt halkı Öcalan'ın muhatap alınmasını istiyor' sözleri tartışmaları yeniden alevlendireceğe benziyor.

Emine Ayna, bugün partisinin Meclis'teki ilk grup toplantısında verilecek mesajları toplantı öncesi açıkladı.

İşte BDP'nin ilk mesajları ve Emine Ayna'nın 'PKK ile bağ' sorusuna ve merak edilen tüm sorulara verdiği yanıtlar...


BEDEL ÖDEDİK AMA YAPTIK
- BDP nasıl bir çizgi izleyecek? DTP ile aynı mı olacak üslup?

Nerelerde yanlış yaptık, nasıl yapsaydık daha iyi bir sonuç elde ederdik? 1 Şubat'taki kongre sürecinde bunları tartışacağız. Eksiklerimiz oldu. Ancak BDP'ye geçerken çok şey yaptık. Mevcut iktidarı teşhir ettik. DTP'nin son iki buçuk yılda göstermiş olduğu performans sayesinde AKP iktidarı sorgulanabilir hale geldi. Belki bedelini ağır ödedik ama bunu yaptık.

- Ne oldu da açılım süreci sekteye uğradı?
Aslında iktidar, Meclis'e getirdiği tartışmayla ve Silopi'den girişlerle başka şey yapmak istedi. Gelenlere teslimiyet dayatılmak istendi. Bu açılıma hizmet etmez. Zaten 30 yıldır teslimiyet dayatılıyor. Bu insanlar eğer teslimiyeti kabul etmiş olsalardı bugüne kadar gelir teslim olurlardı. Ancak planları ters tepti.

KANUNU BİR KENARA BIRAKIN -
Pişman olmayan bile affedildi ve çadır mahkemeleri kuruldu. İktidar bu yüzden sert eleştirilere maruz kaldı.

Öyle yapmak zorunda kaldılar. Bakın, yüz binlerce insan sokağa dökülmeseydi teslimiyet dayatılırdı. Bu insanlar o zaman ya bizi tutuklayın derlerdi ya da geri dönerlerdi. Orada yüz binlerce insanın hazır olması serbest bırakılmalarını sağladı.Yok kanuna uyuldu mu, uyulmadı mı?Bunları bir kenara bırakın. Şu söylediklerim de yasaya uygun değil. Ben yasalar değişmeli diyorum. Kürt sorununa mevcut kanunlar çerçevesinden bakarsak bu sorunu çözemeyiz.


SİNİRLERİM BOZULDU, DEDİM

-Adalet Bakanı açıklama yaptı. Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilenlerin koşulları aynı dedi.


Gidip gördüler ve değiştirdiler ama. Hem bunu yapıp tahrik edeceksin. Aynı gün 8 Aralık'ta Anayasa Mahkemesi'nin esastan görüşeceği açıklandı. Atmosferden partinin kapatılacağı belliydi. Genel Merkez çıkışı gazeteciler 'Bu açılımı nasıl etkiler?'diye sorunca, dalga geçiyorlar bizimle diye düşündüm. Sinirlerim bozuldu ve 'Açılım bitmiştir' dedim.


DEVLETTEN KORUMA İSTEMEM -

Tehdit alıyor musunuz? Devletten koruma ister misiniz?
Ben tehditlerle karşı karşıya gelmemek için mektuplarımı kendim açmıyorum. Meclis'teki e-mail'i kullanmıyorum. Ancak tehdit alan arkadaşlarımız var. Linç kampanyası yürütülürken ben devletten nasıl koruma isteyeyim? -
Peki İmralı ile bağınız hangi boyutta?
İmralı'ya giden avukatlarla düzenli görüşüyoruz. Biz talep ediyoruz. Dinlemek istiyoruz, ne diyor, olaylara nasıl bakıyor. Devlete diyoruz ki, Kürt sorununun muhatapları var. Bunlardan biri de Sayın Öcalan'dır. Değerlendirmelerini dinleyip takip ediyoruz çünkü Öcalan'ın her cümlesinin Kürt halkı üzerindeki etkisini biliyoruz.


PKK SİYASETE KATILMALI -
Kürt sorunun çözümü için yola çıkan hiçbir hareket PKK'dan bağımsız hareket edemiyor eleştirileri de var, öyle mi?
Kürtler PKK'dan bağımsız hareket etmeli diye bakarsak çözümsüzlüğü istiyoruz demektir. Bütün örgütlü güçler PKK'ya bağımlı olmalı demiyorum. PKK Kürt sorunun nedeni değil, sonucudur. Bugün PKK'yı yok sayarak çözüm olmaz diyoruz.

Diyor ki, ben demokratik siyaset içinde yer almak istiyorum, ben barış istiyorum. Buna niye karşı çıkayım. PKK'nın söylediklerine, taleplerine bakıyoruz. Reddedilir talepler değil. Kabul edilebilir, gerçekleşebilir taleplerse, oturup konuştuğumuzda ortak vatanı yaratacaksak bu kısır döngü niye?

- PKK barış istiyorsa Reşadiye'deki saldırı neydi o zaman?
Siz demokratik kanalları açarsanız silahlar susar. Silahlı bir örgütü terörist ilan edip operasyonlar düzenleyip sivil vatandaş eylem yaparken öldürüp sonra silahlı örgüte niye silah kullandın diyemezsiniz. Ben bunu olumlamak anlamında söylemiyorum. Reşadiye olmasın mı istiyoruz? O zaman demokratik kanalları açalım. Devlet silah kullanırken, terörist ilan ederken, teslim olmaya zorlarken siz silahlı örgüte ne diyeceksiniz? Örgüt diyor ki ben demokratik alanda siyaset yapmak istiyorum.


- Yani PKK'nın demokratik siyasete katılması şart mı diyorsunuz?
Şart. Bunun için anayasa bir bütün olarak değişecek. Hemen yarın olmaz deniyor. Niye olmaz? Nedir engel. Hepimiz anti-demokratik diyorsak değişebilir. Anayasa eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik ve sivil olmak zorunda.


ARINÇ'I KORKUTTUM BAYDEMİR'İ ELEŞTİRDİM
-Bülent Arınç size 'yaratık' dedi. Partinin 'şahin'i olmakla suçlandınız. Neden siz hedef oldunuz?
Çünkü iktidar mekanizmalarının biri Türk'tür, biri 'Sünni'dir, biri de 'erkek'tir. Erkek üslubudur bu. Arınç da bu üslubu kullandı, kendisi kaybetti. Son aylarda çok övüldü, sürekli olumlandı. Onun verdiği rahatlıkla yaptı diye düşünüyorum. Bu saldırılar elbette yıpratıyor ama bir yandan da müthiş güçlendiriyor beni. Demek ki diyorum, iktidar sahiplerini korkutacak güce sahibim.


- Sizin mağdur olduğunuz düşünülürken bir de gördük ki Osman Baydemir'in yanı başındasınız ve Baydemir küfür ediyor. Onu da eleştirdiniz mi?
Erkek üslubudur o da. Eleştirdik tabii. Zaten çok şaşkındık. Kadın milletvekilleri Diyarbakır'daydık. Kabul etmediğimiz bir üslup olduğunu ben söyledim. Özür dilemesini istemedik. Kendisine şunu söyledik, bu erkek egemen zihniyetin dilidir. Bunu değiştirmeye çalışan bir parti olarak bizim bu üslubu kullanmamız doğru değil dedik. Aynen bu cümlelerle paylaştım. Osman Baydemir çok kibar bir insandır. Ancak operasyonlar ve yaşananlar sinir harbi ve gerilime neden oldu. Bunu söylerken o üslubu savunduğum düşünülmesin lütfen.