1 Nisan 2004 Perşembe

Kaşarlı Yazı
Büyüklerimizin bayramlık sözleri vardır.


Bu sözler, her bayram yinelenir.


Büyüklerimizin bir de bayramlık, seyranlık olmayan sözleri vardır:


`Bayram değil, seyran değil` derler.


Bu sözü, Deyimler Sözlüğü`nden alıp Politika Sözlüğü`ne sokan Recep Tayyip Erdoğan`dır.


Yine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hemen her sivri sözünün ardından bir `açıklama` yayınlamak veya yayınlatmak zorunda kalır.


`Önünü, arkasını okuyun da, yanlış anlaşılmayın, gafil avlanmayın` der.


Bu durum ile ilgili olarak sözlüklerimize girmiş bir deyim de vardır:


`Ben diyorum, bayram haftası, o diyor mangal tahtası!..`


Bu deyimi Karagözlerimiz, Ortaoyuncularımız, medahlarımız üretmiştir.


Hacivat çok bilmiş görünmek için lügat paralar. Karagöz o sözleri anlamakta güçlük çeker. Yanlış anlar. Hacivat da: `Ben diyorum Bayram haftası, o diyor, mangal tahtası` der!


Bir Karagöz muhaveresidir anlayacağınız!


`Bayramlık ağzını açmak` diye bir deyim de sözlüklere girmiştir.


Bu sözün anlamı, `Ağzını açıp gözünü yummak`tır!


Bu yıl, Bayramla seyranı bir arada gördük. Bayram, Kurban Bayramı idi. Seyran da yılbaşı! İkisi bir araya geldi de!.


Hem bayram, hem seyran olduğu için Sayın Erdoğan da `bayramlık sözler` söyledi.


Sözlükler paraladı.


Çok az güneş veya ampul ışığı görmüş sözleri yan yana dizdi.


Konuşması, önü ile arkası ile şöyleydi:


`Bu ülkenin yıllanması durumunda olan bir CHP var. Sorduğunuz zaman söyledikleri laf şu: `Cumhuriyeti biz kurduk` diyorlar. `Sevsinler seni. Sen Cumhuriyeti nasıl kurarsın? Cumhuriyet bir kişinin, bir topluluğun malı değil ki Cumhuriyet, cumhurun, halkın kurumlaşmasıdır, senin değil. Kalkıp da bunu kendine mal etme!`


Bu sözler `bayram`lıktı!


Sayın Erdoğan`ın bayram ikramı ise, kavurmalı değil de, kaşarlı tartışma olmuştu!


Çift kaşarlı sözlerin önü-arkası, içi şöyleydi:


`Bu ülkede bir kadrolaşma olmuşsa, bilesiniz ki, bunun en KAŞARLISINI CHP yapmıştır. Tarih boyunca böyledir, hep böyledir. Onlar yapmıştır bunu. Bu konuda çok acımasızdırlar`


Başbakan `kadrolaşma`nın bir ucunu, bir zamanlar `Efendi` diye hitap ettiği Danıştay`a bağlamıştı, bir ucunu da Cumhurbaşkanı Sezer`e!..


Ancak, o kurumun, o kişinin `kadrolaşma`sına `peynir mayası` atmamıştı.


Kaşar da bir peynir çeşidi ile beyaz da, teleme de, çökelek de, keş de!. Kaşkaval de!.


Ancak, bu günlerde karıştırılması pek moda olan Argo Sözlüğü`ne girmiş iki çeşit peynir vardı. Beyaz, tam yağlısı, çok yağlısı, öngörü, otlusu argo sözlüğünün sayfalarına girme şansını, onurunu elde edememişti.


Argo Sözlüğü`nde `Kaşar`ın karşısında şu sözler yazılıydı, okuyalım:


KAŞAR-Kaşar peyniri: Açıkgöz, kurnaz, deneyimli, birikimli, işinde, mesleğinde ustalaşmış.


(NOT: Bu söz, hafif meşrep kadınlar içinde kullanılır. Hayat kadınları için de)


`Kaşar peyniri`nin bir başka çeşidinin adı da, Kaşkavaldır!


O da eski kaşar gibi, tekerlek biçiminde bir peynirdir. Kaşkaval ile kaşarı ayıran tek özellik, kaşkavalın yumuşak olmasıdır.


Argo Sözlüğü`nde de, kaşar ile kaşkavalın anlamlarının aynı olduğu vurgulanmıştır.


Kaşar, açıkgöz, kurnaz, işinin ustası anlamına geliyor, dedik Kaşkaval ise, aptak, serse, andavallı, avak, anlamında... Sözlükte daha başka karşılıklar da var: `Hayat, hışır, hıyar, salça, pilaki, hafız, hırbo, keş!..`


Keş de argo sözlüğüne girmiş bir peynir çeşidi! Peynirin yağsızı!.


Ağzının tadını bilenler, en iyi peynirin koyun sütünden yapıldığını söylerler. Peyniri ile ünlü illerimiz, ilçelerimiz vardır. Edirne, Kars, Erzincan, Van, Ezine, Mihalıcık gibi!.


Sayın Erdoğan`ın `peynirli` bir söz edeceği içime doğmuştu, desem inanır mısınız?


Bir hafta önce `koyun`lu bir söz etmişti ya:


`İki koyun güdemeyen kişiler` diye.


Güdülen o koyunlar sağıldı, sütler mayalandı, bekletildi ve `poltika sofrası`na bayram ikramı olarak konuldu.


Bu ikramdan, hem muhalefet partisi, hem Danıştay, hem de Cumhurbaşkanlığı nasibini aldı.


Tam yağlı kaşar peyniri olarak!


Sayın Erdoğan peynirli ürünler konusunda deneyimli, birikimli bir kişiyidi.


Bir süre önce devrettiği şirket bir büskivi firmasının peynirli keklerini de dağıtıyordu ya!


Bir başka büyüğümüz de, Turgut Özal da dünyanın peynirini Türkiye`ye taşımakla ün yapmıştı. Özal, vizyonun önemli bir bölümünü, Hollanda, Fransa, İsviçre peynirlerine borçluydu.


Özal`ın yağcıları, balcıları, yalakaları onu överken, `Dünyanın kapılarını Türkiye`ye açtı, Türk insanına da dünya kapılarını` derler ya!


Dünyanın Türkiye`ye açılan kapılarından yalnızca, Hollanda tereyağı, Fransız, İsviçre peyniri ve Çikita muz girdi.


Avrupa`nın kapıları da Özal döneminde birer ikişer vize uygulamaları ile Türk insanına kapandı!.


Lafla peynir gemisi yürümüyor ki!.


Özal yağcıları `küflü peyniri` otlu İsviçre peynirini `vizyon` sanıyorlardı ya.


Otlu peynir, dediğim sırada, kalemimin ucuna, Danimarka`dan yayın yapan ve susturmaya gücümüz yetmeyen bir TV kanalında yayınlanan bir `kadrolaşma haberi` düşüverdi!.


Haberde şöyle deniliyordu:


Türkiye Cumhuriyeti`nin Nakşibendi bakanlarından Hüseyin Çelik`in Van`da 80-90 yeğenini en iyi kadrolarda işe yerleştirdiği biliniyor.


Ben söylemiyorum, onlar söylüyor.


Ben Hüseyin Çelik`in Nakşibendi tarikatında olduğunu bilemem ki! 80-90 yeğenine iş bulduğunu nereden bileyim.


Kökü, stüdyosu dışarıda olan TV`ye çıkan, kıyak emekli bir milletvekilinin yalancısıyım.


Bayramda CHP`nin kadrolaşma konusunda `kaşar`lanmış olduğunu öğrendik.


O sözlerden bir saat sonra da kadrolaşma sofrasına Van`ın otlu peyniri konuluverdi.


Anlayacağınız, kadrolaşmanın `kaşar`ı CHP, otlu peyniri de AKP!


Aklımızı peynir ekmekle yemeden noktayı koyalım.


Bir de özür dileyelim, `kaşar`lı, `ot`lu, `peynir`li tartışma yüzünden, `Gençliğim eyvah!` yazısı yine gün atladı!.


Türkiye`yi batıran gençleri, genç emeklileri yeni bir tartışma çıkarmazsa, ortaya yeni bir laf atılmazsa, yarın açıklayacağım.

2007-01-04 Ortadoğu