4 Ocak 2010 Pazartesi

-Independent: ‘Türk lokumu tatlıdan ekşiye dönüşmüş’

Devletin '12 Eylül'e ait hafızası silinmiş!

Cumhuriyet tarihi boyunca vatandaşlardan Meclis'e gelen şikâyetleri dijital ortama aktarmak isteyen TBMM Dilekçe Komisyonu, 12 Eylül darbesi öncesine ait hiç bir dilekçeye ulaşamadı. 12 Eylül sonrasına ait dilekçelerle ilgili de sağlıklı bir arşiv çalışması yok.


TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı AKP’li Yahya Akman’ın verdiği bilgiye göre komisyon TBMM’nin kurulduğu 1920 yılından bu yana vatandaşların Meclis’e yaptıkları tüm başvuruları dijital ortama aktarmak istedi. Yapılan başvurular ve bunlara verilen cevapların envanteri çıkarılacaktı. Ancak çalışma sırasında 1980 öncesindeki başvuru metinlerinin ‘hiçbiri’ne ulaşamadı: “Önce ‘var da biz mi ulaşamıyoruz kuytu bir yerde mi’ dedik. Soruşturduk, o dönemin ilgilerine ulaştık, hepsi 12 Eylül döneminde bütün başvuruların imha edildiğini anlattılar. Görgü şahidi olanlar o dönem buranın başına bir subay olduğunu söylediler. Bir evrak bürosu gibi muamele görmüş.”
Akman, Türkiye’nin Cumhuriyet tarihi boyunca yaşadığı olaylar ve içinde bulunduğu durumları öğrenmek için en objektif belgelerin, vatandaşların TBMM’ye gönderdiği dilekçeler olduğunu hatırlattı: “Türkiye’nin Cumhuriyet tarihinden itibaren fotoğrafını çekmek isterseniz burası önemli bir yer. Çünkü Yasama Meclisi’nde olay böyle değil. Yasama Meclisi’nde gündemi milletvekili belirliyor. Ama komisyonun gündemini vatandaş belirliyor. Vatandaşın içinde bulunduğu durum neyse onu yansıtıyor. Adamın ne derdi var, onu görmek isterdik. Ama ulaşamadık.”
Dilekçelerin hangi gerekçeyle imha edildiğini bilmediğini vurgulayan Akman, “Sırf fazlalık diye, yer kaplıyor diye de imha edilmiş olabilir, ama kendi sadece kendi dönemini değil de öncesini de yok etmiş. Dilekçelerle ilgili sadece kayıt ve konu başlığı var. Konu başlıklarından da o dönemde nelerden şikâyet edildiğini az bir şey öğreniyorsun, ama içerik yok” dedi.
Akman, 12 Eylül sonrasına ait dilekçelerin saklanıp saklanmadığına ilişkin soruya ise, “Doğrusu son 20 yıl var, ondan öncesi pek yok. Ama 12 Eylül öncesi hiç yok. Askeri dönemle ilgili bir kayıt da yok” yanıtını verdi.
Akman, konu başlıklarının yer aldığı karar defterlerine baktıklarında Dersim olaylarıyla ilgili vatandaşlardan çok sayıda dilekçe geldiğini gördüklerini söyledi. O dönem gelen dilekçelerin konu başlıklarının ağırlıkla ‘göç ettirilme’ olduğunu vurguladı. (Radikal)

BDP'li Ayna aynı: PKK siyasete katılmalı

BDP'li Ayna aynı: PKK siyasete katılmalı


Emine Ayna açık konuştu; 'PKK siyasete katılmalı' dedi. Sözleri tartışmaları alevlendirecek. Son günlerin hedefteki ismi, eski DTP'li yeni BDP'li (Barış ve Demokrasi Partisi) Mardin Milletvekili Emine Ayna Akşam gazetesine konuştu.


Emine Ayna açık konuştu; 'PKK siyasete katılmalı' dedi. Sözleri tartışmaları alevlendirecek. Son günlerin hedefteki ismi, eski DTP'li yeni BDP'li (Barış ve Demokrasi Partisi) Mardin Milletvekili Emine Ayna Akşam gazetesine konuştu.

Emine Ayna ilk kez bu kadar açık olarak, 'PKK demokratik siyasete katılmalıdır' dedi. Ayna'nın, 'Kürt halkı Öcalan'ın muhatap alınmasını istiyor' sözleri tartışmaları yeniden alevlendireceğe benziyor.

Emine Ayna, bugün partisinin Meclis'teki ilk grup toplantısında verilecek mesajları toplantı öncesi açıkladı.

İşte BDP'nin ilk mesajları ve Emine Ayna'nın 'PKK ile bağ' sorusuna ve merak edilen tüm sorulara verdiği yanıtlar...


BEDEL ÖDEDİK AMA YAPTIK
- BDP nasıl bir çizgi izleyecek? DTP ile aynı mı olacak üslup?

Nerelerde yanlış yaptık, nasıl yapsaydık daha iyi bir sonuç elde ederdik? 1 Şubat'taki kongre sürecinde bunları tartışacağız. Eksiklerimiz oldu. Ancak BDP'ye geçerken çok şey yaptık. Mevcut iktidarı teşhir ettik. DTP'nin son iki buçuk yılda göstermiş olduğu performans sayesinde AKP iktidarı sorgulanabilir hale geldi. Belki bedelini ağır ödedik ama bunu yaptık.

- Ne oldu da açılım süreci sekteye uğradı?
Aslında iktidar, Meclis'e getirdiği tartışmayla ve Silopi'den girişlerle başka şey yapmak istedi. Gelenlere teslimiyet dayatılmak istendi. Bu açılıma hizmet etmez. Zaten 30 yıldır teslimiyet dayatılıyor. Bu insanlar eğer teslimiyeti kabul etmiş olsalardı bugüne kadar gelir teslim olurlardı. Ancak planları ters tepti.

KANUNU BİR KENARA BIRAKIN -
Pişman olmayan bile affedildi ve çadır mahkemeleri kuruldu. İktidar bu yüzden sert eleştirilere maruz kaldı.

Öyle yapmak zorunda kaldılar. Bakın, yüz binlerce insan sokağa dökülmeseydi teslimiyet dayatılırdı. Bu insanlar o zaman ya bizi tutuklayın derlerdi ya da geri dönerlerdi. Orada yüz binlerce insanın hazır olması serbest bırakılmalarını sağladı.Yok kanuna uyuldu mu, uyulmadı mı?Bunları bir kenara bırakın. Şu söylediklerim de yasaya uygun değil. Ben yasalar değişmeli diyorum. Kürt sorununa mevcut kanunlar çerçevesinden bakarsak bu sorunu çözemeyiz.


SİNİRLERİM BOZULDU, DEDİM

-Adalet Bakanı açıklama yaptı. Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilenlerin koşulları aynı dedi.


Gidip gördüler ve değiştirdiler ama. Hem bunu yapıp tahrik edeceksin. Aynı gün 8 Aralık'ta Anayasa Mahkemesi'nin esastan görüşeceği açıklandı. Atmosferden partinin kapatılacağı belliydi. Genel Merkez çıkışı gazeteciler 'Bu açılımı nasıl etkiler?'diye sorunca, dalga geçiyorlar bizimle diye düşündüm. Sinirlerim bozuldu ve 'Açılım bitmiştir' dedim.


DEVLETTEN KORUMA İSTEMEM -

Tehdit alıyor musunuz? Devletten koruma ister misiniz?
Ben tehditlerle karşı karşıya gelmemek için mektuplarımı kendim açmıyorum. Meclis'teki e-mail'i kullanmıyorum. Ancak tehdit alan arkadaşlarımız var. Linç kampanyası yürütülürken ben devletten nasıl koruma isteyeyim? -
Peki İmralı ile bağınız hangi boyutta?
İmralı'ya giden avukatlarla düzenli görüşüyoruz. Biz talep ediyoruz. Dinlemek istiyoruz, ne diyor, olaylara nasıl bakıyor. Devlete diyoruz ki, Kürt sorununun muhatapları var. Bunlardan biri de Sayın Öcalan'dır. Değerlendirmelerini dinleyip takip ediyoruz çünkü Öcalan'ın her cümlesinin Kürt halkı üzerindeki etkisini biliyoruz.


PKK SİYASETE KATILMALI -
Kürt sorunun çözümü için yola çıkan hiçbir hareket PKK'dan bağımsız hareket edemiyor eleştirileri de var, öyle mi?
Kürtler PKK'dan bağımsız hareket etmeli diye bakarsak çözümsüzlüğü istiyoruz demektir. Bütün örgütlü güçler PKK'ya bağımlı olmalı demiyorum. PKK Kürt sorunun nedeni değil, sonucudur. Bugün PKK'yı yok sayarak çözüm olmaz diyoruz.

Diyor ki, ben demokratik siyaset içinde yer almak istiyorum, ben barış istiyorum. Buna niye karşı çıkayım. PKK'nın söylediklerine, taleplerine bakıyoruz. Reddedilir talepler değil. Kabul edilebilir, gerçekleşebilir taleplerse, oturup konuştuğumuzda ortak vatanı yaratacaksak bu kısır döngü niye?

- PKK barış istiyorsa Reşadiye'deki saldırı neydi o zaman?
Siz demokratik kanalları açarsanız silahlar susar. Silahlı bir örgütü terörist ilan edip operasyonlar düzenleyip sivil vatandaş eylem yaparken öldürüp sonra silahlı örgüte niye silah kullandın diyemezsiniz. Ben bunu olumlamak anlamında söylemiyorum. Reşadiye olmasın mı istiyoruz? O zaman demokratik kanalları açalım. Devlet silah kullanırken, terörist ilan ederken, teslim olmaya zorlarken siz silahlı örgüte ne diyeceksiniz? Örgüt diyor ki ben demokratik alanda siyaset yapmak istiyorum.


- Yani PKK'nın demokratik siyasete katılması şart mı diyorsunuz?
Şart. Bunun için anayasa bir bütün olarak değişecek. Hemen yarın olmaz deniyor. Niye olmaz? Nedir engel. Hepimiz anti-demokratik diyorsak değişebilir. Anayasa eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik ve sivil olmak zorunda.


ARINÇ'I KORKUTTUM BAYDEMİR'İ ELEŞTİRDİM
-Bülent Arınç size 'yaratık' dedi. Partinin 'şahin'i olmakla suçlandınız. Neden siz hedef oldunuz?
Çünkü iktidar mekanizmalarının biri Türk'tür, biri 'Sünni'dir, biri de 'erkek'tir. Erkek üslubudur bu. Arınç da bu üslubu kullandı, kendisi kaybetti. Son aylarda çok övüldü, sürekli olumlandı. Onun verdiği rahatlıkla yaptı diye düşünüyorum. Bu saldırılar elbette yıpratıyor ama bir yandan da müthiş güçlendiriyor beni. Demek ki diyorum, iktidar sahiplerini korkutacak güce sahibim.


- Sizin mağdur olduğunuz düşünülürken bir de gördük ki Osman Baydemir'in yanı başındasınız ve Baydemir küfür ediyor. Onu da eleştirdiniz mi?
Erkek üslubudur o da. Eleştirdik tabii. Zaten çok şaşkındık. Kadın milletvekilleri Diyarbakır'daydık. Kabul etmediğimiz bir üslup olduğunu ben söyledim. Özür dilemesini istemedik. Kendisine şunu söyledik, bu erkek egemen zihniyetin dilidir. Bunu değiştirmeye çalışan bir parti olarak bizim bu üslubu kullanmamız doğru değil dedik. Aynen bu cümlelerle paylaştım. Osman Baydemir çok kibar bir insandır. Ancak operasyonlar ve yaşananlar sinir harbi ve gerilime neden oldu. Bunu söylerken o üslubu savunduğum düşünülmesin lütfen.