8 Mayıs 2009 Cuma

Ahmet Kaya'yı severmiş

Salı gecesi Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen Kral TV Video Müzik Ödülleri Töreni'nde tuvalette yumruklu saldırıya uğrayan Serdar Ortaç, Ahmet Kaya yüzünden olayın gerçekleşip gerçekleşmediğinden emin olmadığını söyledi




10 yıl önce MGD Ödül Töreni’nde Kürtçe klip çekeceğini açıklayan Ahmet Kaya’a salondakiler saldırmış. Bu sırada Serdar Ortaç sahneye çıkarak 10 . Yıl Marşı’nı söylemeye başlamıştı. Ortaç dün yaptığı açıklamada “Rahmetli Ahmet Kaya, gençliğimde de sevdiğim bir sanatçıydı. Hâlâ da severim. Bu olayın o yüzden olmuş olduğunu sanmıyorum ama olabilir de...” dedi. Ortaç’ın olay sonrası yapılan doktor kontrolünde üst iki dişinde kırık, elmacık kemiğinde çatlama ve alt sol diş tabakasında yırtılma rapor edildi. Saldırgan aranıyor. (Radikal

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Van Gogh'un kulağını arkadaşı Gauguin kesmiş

05/05/2009

Dünyaca ünlü ressam Van Gogh'un kulağını, bir tartışma sırasında arkadaşı Fransız ressam Gauguin'ın kılıçla kestiği öne sürüldü




Hollandalı ressam Van Gogh'un, 1888’de ressam Paul Gauguin ile arkadaşlığının bozulması üzerine sol kulağının bir kısmını kestiği, giderek kötüleşen ruhsal hastalığı sonucunda kendini göğsünden vurarak yaşamına son verdiği sanılıyordu. Yeni araştırmaya göre, resssam arkadaşının hapse girmesini istemeyen Van Gogh, böyle bir hikaye uydurdu.
Alman sanat tarihçileri, ünlü ressamın kulağını, arkadaşı Fransız ressam Gauguin’ın kılıçla kestiği ortaya çıkardı. İki ünlü ressamın ‘sessizlik yemini’ ederek bu olayı sır gibi sakladıklarını iddia eden Alman tarihçiler, bunun nedeninin, Gauguin’in cezai takibata maruz kalmaması ve Vang Gogh’ın umutsuzca bağlandığı kişiyle arkadaşlığını sürdürmek istemesi diye belirtiyorlar

ANLATILAN HİKAYE
“Gauguin ve Van Gogh, Kasım ayı boyunca beraber resim gezilerine çıkarken değişik resim teknikleri ve anlayışları üzerine uzun süre tartıştı. İki ressamın da dengesiz duygusal yapısı sayesinde, resim tartışmaları giderek kızışmaya başladı, bozulan havalar ve dar alanda beraber yaşamak ise durumu daha kötü hale getirdi. Ruhsal sağlığı bozulmaya başlayan Van Gogh, Gauguin’in kendisini terk edeceğinden korkmaya başladı. Bu gergin durum, 23 Aralık 1888 gecesi bir krizle sonuçlandı. Bir kavga sonucu hışımla evden çıkan Gauguin’i bir süre takip eden Van Gogh, daha sonra eve döndü ve kendi sol kulağının alt kısmını kesip kopardı. Kopardığı parçayı bir bez ya da kâğıt parçasına sarıp yerel bir genelevde çalışan Rachel adlı fahişeye verdi. Geneleve çağrılan polisler, baygın halde buldukları Van Gogh’u hastaneye kaldırdılar. Olayı ertesi sabah öğrenen Gauguin, Theo’ya haber verdikten sonra Arles’dan ayrıldı ve bir daha Van Gogh’la görüşmedi. Van Gogh ise kan kaybı ve ruhsal bunalım sebebiyle birkaç hafta hastanede kaldı.”(dha)

3 Mayıs 2009 Pazar

Sanat artık Doğu’dan yükseliyor

Christie’s müzayede evinde Kedili Doğa tablosu 42 bin sterline satılan Selma Gürbüz Türk sanatının Batı’ya damga vuracağını söylüyor

Özellikle son yıllarda Sotheby’s ve Christie’s gibi Avrupa merkezli ünlü müzayede şirketlerinin modern ve çağdaş Türk sanatına olan eğilimleri giderek artıyor. Bir süre önce Londra’da Sotheby’s’ın düzenlemiş olduğu Çağdaş Türk Sanatı Müzayedesi’nin tartışmaları henüz sona ermeden 29 nisanda Dubai’de Türk Sanatı Müzayede’sinin dördüncüsü düzenlendi. Mübin Orhon, Erol Akyavaş, Devrim Erbil, Abidin Dino, İrfan Önürmen, Haluk Akakçe, Murat Morova, Tayfun Erdoğmuş, Nejad Melih Devrim, Ferruh Başağa, Kemal Önsoy, Selma Gürbüz, Ahmet Elhan ve Nazif Topçuoğlu’nun eserlirinin satışa çıktığı müzayedeye 1999 yılında hayatını kaybeden Erol Akyavaş’ın Alma Ausente adlı tablosu damgasını vurdu. Eser 194 bin 500 sterline alıcı buldu. Akyavaş’ın müzayedede alıcı bulan ikinci eseri ise The Rainbow in Orient Express oldu. Müzayedenin bir diğer önemli parçası olan Selma Gürbüz imzasını taşıyan Kedili Doğa, 42 bin 500 sterline satıldı. Türk sanatı için önemli olan bu başarıyı ve Türk sanatının daha tanınır hale gelmesini müzayedeye katılan ressam Selma Gürbüz ile konuştuk...

Son zamanlarda Batı merkezli büyük müzayede şirketlerinin Doğu’ya yönelmesini nasıl karşılıyorsunuz?
Pazar açısından da baktığımızda durum aynı, Japonlar Van Gogh alırken Fikret Mualla toplayan bir Fransız çıkabiliyor ve belki yakın gelecekte günümüzün Batılı sanatçılarını görmek için Dubai ya da Doha’ya gideceğiz. Bütün bunların sanat, sanatçı ve sonunda tüm toplum için iyi olacağını düşünüyorum. Doğal olarak sanatçı kadar alıcının da daha akıllı olması gereken bir dünyaya doğru gidiyoruz. Sanat, sanatçı ve sanat alıcısı yerel pazara değil global pazara bakmak zorunda, sanatçının rekabet alanı tüm dünya olduğu gibi koleksiyoncu da artık mahalle pazarında değil ve çok daha akıllı alım yapmak zorunda. Yanlış hesap Bağdat’tan ya da Londra’dan dönecektir.

Bu müzayedelerin sanatta ve sanatçıya katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence önümüzdeki dönemde Doğu’nun yıldızı parlayacaktır. Batılı ve Doğulu sanatçılar didik didik kurcalanmış olacak. Alıcılar Batı yerine Doğuya yönelecekler ve bu arayışta Doğulu sanatçılar renkli dünyaları ile daha şanslı olacaklardır.

Bir süre önce açtığınız Davetsiz adlı serginizin izleyiciyi zorunlu bir hayal gücüne sürüklüyor... Sergiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her sergi sonrası, bir nokta koyup, yeni bir sayfa açma isteği uyandırır bende. Daha önce yapmış olduklarımla bağlantılı çözülmesi gereken bir problem yarattığımı ve onun üzerine gitmeliyim duygusunu yaşatır. Söylenmesi gerekenlerin sanki ilk bir kaç kelimesi söylenmiş ama cümle tamamlanamamıştır. İkinci sergiye götüren süreç bir cümlenin tamamlanmasıdır.

Bu sergi için “dışarısı ve içerisi arasındaki diyalektik sınırın artık tarih olduğuna” değinmiştiniz, sizce bu gelinen durumu sanatın etkisi açısından bakarsak nasıl açıklamalı? Değişimlerde özellikle Doğu toplumlarında sanatın kabul görmesi ve etkisi nedir?
Kendime Doğulu ya da Batılı diye bakmam. Her iki kültürden izler taşıdığımı düşünürüm. Aynı şeyler küçülen dünyamızda, Batılı bir sanatçı için de geçerlidir.

1 Mayıs 2009 Cuma

Askerlik Uzuyor

Org. Başbuğ’un işaretini verdiği tek tip askerliğin ayrıntıları netleşiyor. Kısa dönem ve yedek subaylık kalkıyor. Herkes askerliğini 12 ya da 15 ay er olarak yapacak

Bedelli askerliğe kapıları kapatan Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un işaretini verdiği ‘tektip’ askerliğin ayrıntıları netleşmeye başladı. Buna göre; Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki (TSK) profesyonelleşme çalışmaları tamamlandığında yedek subaylık ve kısa dönem askerlik uygulamasına son verilecek. Herkes 12 ya da 15 ay er olarak görev yapacak.

Orgeneral Başbuğ, önceki gün düzenlediği basın toplantısında “Bedelli askerlik uygulaması Türkiye’nin gündeminde değildir ve ileriki dönemde de olma ihtimali yoktur” diyerek bedelli askerlik tartışmasına son noktayı koyarken askerlikte yeni bir sistem üzerinde çalıştıklarını açıklamıştı.

Türkiye’de hala 15 aylık normal, üniversite mezunları için 12 aylık yedek subaylık ya da altı aylık kısa dönem ve yurtdışında çalışanlar için bedelli askerlik uygulaması olduğunu anımsatan Başbuğ, “Biz tüm bu sistemleri genel olarak ele alıp daha sağlıklı, daha sade, daha eşit, daha adil bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Bunları tek tipe indirebilirmiyiz konusu üzerinde duruyoruz” demişti.


Herkes er olacak

Başbuğ’un işaretini verdiği tektip askerliğin ayrıntıları yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Edinilen bilgiye göre; Genelkurmay’ın üzerinde çalıştığı tektip askerlik modelinde yedek subaylık tamamen kalkacak. Herkes er olacak. Ordunun takım komutanı ihtiyacı, yedek subaylar yerine sözleşmeli subaylarla karşılanacak.

Üniversite mezunları askerliklerinin bitiminde ihtiyaç sayısına göre orduda ‘sözleşmeli subay’ olarak çalıştırılabilecekler. Uzman astsubaylık uygulaması da onbaşı ve çavuş ihtiyacının karşılanması çerçevesinden devam edecek ve bu kişiler de sözleşmeli olarak TSK bünyesinde istihdam edilecek.


Komandoda başladı

Genelkurmay yedek subaylık uygulamasına son vermeyi ilk olarak komando tugaylarından başlattı. 2008’in mayıs ayından itibaren toplam altı komando tugayına yedek subay alınmıyor. Bu yılın aralık ayından itibaren de bu tugaylara er alınmayacak.

Komando tugayları tamamen profesyonel subay, astsubay ve uzman erbaşlardan oluşacak. Böylelikle terörle mücadelede görev alan komando personelinin tamamı profesyonelleşmiş olacak.
TSK, zaman içerisinde profesyonel ve mecburi askerlikten oluşan bir sisteme geçecek.


Yapı da değişiyor

TSK’da daha önce tümen-alay esasına dayalı olan kuvvet yapısı, tugay-tabur esasına çevrildi. Subay ve astsubayların yanısıra uzman erbaş sistemi ile de profesyonel orduya geçişte önemli mesafe kaydedildi.

Profesyonel ordu çalışmaları tamamlandığında, zorunlu askerlik hizmeti de artık tektip olacak. Yedek subaylık ve gönüllü erlik sistemine dayalı kısa dönem askerlik kalkacak. Herkes celp dönemlerindeki ihtiyaca ve yükümlü sayısına göre 12 ya da 15 ay erlik yapacak.

Üniversite mezunları için sürenin 12, ilköğretim ve lise mezunları için de sürenin 15 ay olması tartışılan seçenekler arasında bulunuyor.

Yurt dışındakiler için dövizli askerlik devam edecek. Ancak yurt içinde her celp döneminde askere alınacak yükümlü sayısı ihtiyaç duyulandan çok olursa bedelli askerlik gündeme gelecek. Genelkurmay, bugünkü şartlarda 2013 yılına kadar bedelli askerliğin gündeme gelmeyeceğini hesaplıyor.

Profesyonel orduya geçiş tamamlandığında, Özel Kuvvetler Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı’na bağlı özel harekat taburları, beşi Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na, biri Jandarma’ya bağlı komando tugayları, sabit konuşlu iç güvenlik taburları ve destek unsurları tamamen profesyonellerden oluşacak.


Hükümetten gelecek

Genelkurmay üzerinde çalıştığı değişikliği 1111 sayılı askerlik kanununda değişiklik yapılmak üzere Milli Savunma Bakanlığı üzerinden hükümete iletecek. Hükümet de düzenlemeyi yasa tasarısına dönüştürerek TBMM’ye sunacak. TARAF/ANKARA


ORDU’DA KÖKLÜ DEĞİŞİKLİK

* Yedek subaylık tamamen kalkacak, herkes er olacak.
* Herkes celp dönemlerindeki ihtiyaca ve yükümlü sayısına
göre 12 ya da 15 ay görev yapacak.
* Ordunun takım komutanı ihtiyacı, yedek subaylar yerine sözleşmeli subaylarla karşılanacak.
* Üniversite mezunları askerliklerinin bitiminde ihtiyaç sayısına göre orduda ‘sözleşmeli subay’ olarak görev yapabilecek.


10 AB ÜLKESİNDE ZORUNLU ASKERLİK YOK

AB üyesi 25 üyeden 10’unda zorunlu askerlik hizmeti yok. Bunlar arasında İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, Danimarka ve İsveç de var. Zorunlu askerlik, Portekiz, İspanya, İtalya, Lüksemburg, İrlanda Yunanistan, Polonya, Estonya, Letonya Litvanya, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya ve Almanya’da mevcut. Fransa’da askerlik meslek statüsünde.

Şartları uyanlar, sözleşme imzalayarak orduya katılıyor. İngiltere’de bir profesyonel muvazzaf ordu var. Ayrıca yedek gönüllü ordu bulunuyor. ABD’de ise profes-yonel ordu ve yedekler var.